3 Şubat 2013 Pazar

Senin serçe kanadı avuçlarının içine rüzgar çizemeyeceğim hiç aklıma gelmezdi.

Amcamın adıyla kafiyeli olsun diye Kerami koyacaklarmış adımı... Büyüyüp bunu öğrendiğimde adım Kerami olsa beni kimse çağırmazdı diye düşünürdüm. Sonra aklıma bugünüm geldi “adın Cengiz de olsa fark etmiyor, çağrılmayacaksan yine çağrılmıyorsun...” sus ve kendi içinde öl dedim.

Dahil olduğum romanın en güzel yerini en uzağa işeyerek uzatamadım. Oysa kuşları uçabildikleri için değil, kuş oldukları için sevdim. Martılar akrabamdır... Denizi benim için korur, gökyüzünü benim için öperler.

Senin serçe kanadı avuçlarının içine rüzgar çizemeyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Aklım serçe serçe uçtu, gitti. Kalbim yırtılıyor... Sırtını dönmüş gitmeye hazırlanan bir yoğun bakım ünitesini seviyorum. Ruhum battaniyeye saklanıyor, ruhum şarabın amına koyuyor, ruhum bedenimi terk etmiş gidiyor... Arkasından bakıyorum.

Bu şehrin başından aşağıya şarap dökeyim, insanlar kafayı bulsun istiyorum... Tüm İstanbul el ele tutuşup boğaz köprüsünden atlayalım istiyorum. Üstüme kuş ve kış yağsın ibret olayım istiyorum. Ve affet tanrım bugün asil bir terbiyesizliğin içindeyim; beni böl, tüm organlarımı başkalarına dağıt, organlarım başkalarında işe yaramasın... Ya da yeniden monte et, içime kalp koyma... Koyma ki; bir çift gözün kenarındaki çizgiler üstümü çizmesin.



[Son Cengiz Aydın]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder