7 Şubat 2013 Perşembe

Müteşebbis duygularım amuda kalkmışken ölür


Kumarda saatini kaybeden horozların dramıdır erken ötmek. Erken kalkan yol alıyorsa, erken öten horozun kafasını koparan sadist midir? Denizler tanrının göz yaşlarıysa, üç tarafı denizlerle çevrili coğrafyada, denize para ödeyip girmek nasıl bir kapitalizimdir? Tanrı kapitalist midir?
On kilo süt karşılığı hatır sansürü yapan düzeneğin, otların, otları yiyen ineğin, inekten sağılan sütün, sütü içen insanın, basın özgürlüğünden bahsetmesi mümkün müdür? Geç git ömrümden, ayak izlerini tavaf edeyim. Nasılsa tüm taşlarım ıskarta, nah biterim.

Ekran kilolu gösteriyor, simit sarayında buluşalım. Sen simit ol ben martı, garsonlar gemi, bırak deniz kudursun. Seneye de severim diye büyük sevdim, yoksa kalbim yumruğum kadar. Yerel gazetelerin yersiz panik yaptığı; gök gürültülü sağanak yağış olabilirim. Bulutum parçalı olabilir. İşte sen tam bu noktada mali müşavirim ol. Dokunuşlarımı öpücüklerimle topla sonucu kendinden çıkar, sıfır ediyorsan işaret parmağımı sev. Hatta ya sev ya da çok sev.
Elledin elledin de almadan gittin abla! diyen pazarcının fikrini merak ediyorum. Domateslerin bu duruma tepkisini merak ediyorum. Denizimde boğulmak istemiyorsan, diline zeytin yağı sür suyun üstünde kal. Acil durumlarda; aklımı kır, kaburgalarımı kır ama kalbimi kırıp çıkma. Tüm müteşebbis duygularım amuda kalkmışken ölür. Atlı karıncalar; atlara ve karıncalara oynanan fiberglas bir oyundur. Her eve bir deli lazımsa biz tamamız.
Ve kadınım bir yol ol şimdi, yürümek için değil saklamak için. Günaydın bahçeye kaçan topu kesilen çocuklar. Tünaydın kaçan çorabı ile uğraşırken ellerinden ömrü kaçanlar… Treni, otobüsü ve aklını kaçıranlar size de Son Cengiz Aydın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder