7 Şubat 2013 Perşembe

Sahte melek


Derince çekilen sigaranın ucundaki külü,  sağ el işaret parmağı ile dokunup küllüğe bırakışını izledim, ben sana, sen yalnızlığa bakarken. O an işte o an kendimi kül gibi hissettim. Ne düşünülerek içildiği belli olmayan sigaranın külü gibi…
Acıyı, zorluğu en dorukta yaşayan ve sevdiğin kadın bunları yapıyorsa ve sen eşşeksen anlamıyorsan ne denebilir ki… Kuş, böcek, çiçekten mi ibaret hayat… tabiki değil, ama yaşanılan acıların yol göstermesi doğru, acıların yollarını tıkaması yanlış. İki satırda nasıl anlatamazsam kendimi, iki günde de çözemezsin beni, ne düşünürüm, nedir hayalim, içim nasıldır bilemezsin.
Taşlar yerine sağlam oturmalı ki yapı sağlam olsun, zorla sevdirmedim kendimi, sevgiyi lütuf gibi sunmak neyin nesi aklım almıyor. Yaşadığın olumsuzlukları sileceğim, herşeyinle benimsin, kadınımsın, gelecek bizim dedim, senden çok çektiğin ızdırabı, verdiğin savaşı seviyorum, önce saygı duyuyor geberircesine aşığım dedim ötesi var mı?
Lanet edilesi bir ruh hali vardır; bohem desen değil, hüzün desen o hep var, melankoli değil, tam adı sanırım “sigara külü” evet ne düşünülerek içildiği belli olmayan bir sigaranın külüyüm… seven bir erkek için sevdiği tarafından bu ruh haline düşürülmekten daha da pis bir durum yoktur.
Silkinmeliyim ayağa kalkmalıyım derken, güç aldığım, hayallerimin tavan noktasındaki olgu, sorgulamadan yargılamadan güvendiğim beyin, acılarla güçlenmiş kalp, benim geleceğimi vurdu… Üç perdelik oyunun son perdesi de oynandı. Artık şarkılar beni ay’a götürür mü, hayal kurabilirmiyim ve yağmur da inadına hala ıslanırmıyım bilemem ama şu gerçek; “seni seviyorum” diyenlere inanmamaya devam edeceğim, bir defa inandım, nefessiz kaldım; gönlünü alanlar ömrünü alacak kadar gerçek değillermiş…
Meleklerin bile sahte olduğu bu dünyadan siktir olup gidesim ve biraz ölesim  var…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder