Orta yolunu asla bulamadığım, hep patika
kaldığım yaşam serüvenim de, saatim her daim geri zekama beş var, her
daim birşeylere geri durmuşluk, geç kalmışlık var. Aklımı vuran, ezen, aşağılayan, hiçlik savuran, savurdukça
savrulduğum cümleler ağzından fışkırdıkça, inadına umut etmeyi öğrendim,
ehlileştim, tamamlandım.
Sigaramın dumanı ciğerlerimi döverken, hüzün gözlerini düşünmeyi
seveli ne çok olmuş, ne çok olmuş siyanürlü aşklar paçalarımdan akalı ve
bulalı seni.
“Tanrı eğer beni görüyorsa seni benden daha çok sevecek birini
yaratmaz.” diyen; tüyleri kızıla çalan dişi bir baykuş öptüm, Tanrının
isimlerimizi birbirimizin kulağına üflediğini bilmeden…
Günahı peşin ödenmiş gecelerin sabahlarına doğuyorum, ne kadar şarap
varsa hepsi sarhoş olsun, yalan yılanıdır aşkın… ne kadar yalan varsa
söylensin, ne kadar küfür varsa hepsi bu gece edilsin, yansın şehir
kahırdan.
Su verdiğim atlar ölmüş, su ölmüş… Bitmek, gitmek ve ölmek zamanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder