24 Eylül 2013 Salı

Hükmen yeniğiz başlama vuruşum.

Sen kalbini savunuyordun, ben aklına atak üstüne ataktım. Dar alanda kısa paslaşmalarla birbirimizi kazanmaya uğraşıyorduk. Tatil edilen bir derbi gibi yarım kaldı hevesimiz... Hükmen yeniğiz başlama vuruşum. Bir daha karşılaşırsak lütfen gol olalım. Gömlek cebinde deprem taşıyan adamlar her şeyi hisseder ve unutma ki her yeni gün mutluluk için yeni bir şans değildir. Bu pembe bir örtülü ödenektir... Ama pembe orospudur ödemez.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Kaza sonrası atılan ilk çığlık

Aslında birbirimizi o kadar iyi anlamıyoruz ki, boşa giden konuş(ama)malarımızdan bir kitap çıkarsak, yok satar… Benim tüm sağır deşeleyişlerim senin paronayak kalbine çarpıyor. Emin olduğumuz tek şey eminsizliğimiz. Kaç defa açık kalan kalp kapakçıklarımızdan firar edip, çöplerden topladık sevişlerimizi.

Aynı yatakta çırılçıplak tene dokunmadan seyretmeyi sevmek değil miydi aşk… Şimdi söyle bana; kaç kişi diz kapaklarını sevdi, kaç kişi ayak izlerini ve kaç kişi avuç içini… Odalarında kaç niyeti belliyi daha misafir edeceksin? Kaç ısırığa daha tahammülün var? Kaç ısırıklık daha canın kaldı?

Saatim geri zekama beş var

Orta yolunu asla bulamadığım, hep patika kaldığım yaşam serüvenim de, saatim her daim geri zekama beş var,  her daim birşeylere geri durmuşluk, geç kalmışlık var. Aklımı vuran, ezen, aşağılayan, hiçlik savuran, savurdukça savrulduğum cümleler ağzından fışkırdıkça, inadına umut etmeyi öğrendim, ehlileştim, tamamlandım.

Sigaramın dumanı ciğerlerimi döverken, hüzün gözlerini düşünmeyi seveli ne çok olmuş, ne çok olmuş siyanürlü aşklar paçalarımdan akalı ve bulalı seni.